Aktüel Makaleler Makaleler

Sûfî Meşrep Bir Müellif: Shakespeare (Şeyh Pîr)

Epey bir müddet sosyal Medya Üstad Kadir Mısıroğlu’nun Beyaz TV ekranlarından sarf ettiği “Shakespeare İngiliz değildi. Shakespeare’in aslı Şeyh Pir’dir, üstad, ihtiyar. Ve Shakespeare gizli bir Müslüman’dı” sözlerinden ötürü hop oturdu hop kalktı. Hatta o kadar çok yayıldı ki bu mevzuu birçok Cehl-i mu’kab farklı meşhur şahsiyetlerin isimleri üzerinden Capsler hazırlayıp akıllarınca alay ettiler Üstadla.

Haber siteleri de güzel bir algı operasyonu yaptı. Shakespeare‘in Müslüman olduğunu söyleyen ilk insanın Üstad Kadir Mısıroğluymuş gibi yansıttılar haberlerinde, dolayısıyla zaten okumayan ve araştırmayı pek sevmeyen halkımız daha önce Üstad’ın Mehmet Âkif Ersoy’a hakaret ettiği “komplo videosuyla” olduğu gibi yine oyuna geldi ve Üstada saldırdı.

Üstad, kendisi hakkında yazılanların birçoğunu gördü ve onlar için şu minvalde bir cümle kullandı:Bunlar bilmiyorsa, ilk defa duyduysa ben ne yapayım, onların cahilliğinin ceremesini ben mi çekeceğimdedi. Ne güzel buyurmuş Hazret İmam-ı GazzâlîCahillerle tartışmaya girmeyin. Ben hiç yenemedim”. Üstadımız da bu düstur üzere ilerliyor …

Shakespeare ile ilgili söylenenler

The Sufis - İdries Shah

İdries Shah’ın 1964 yılında Londra’da The Octagon Press tarafından yayınlanan “The Sufis” isimli eserinin 220’nci sayfasında müellif Shakespeare’e “Şeyh Pir” denildiğini şu cümleyle anlatıyor:

Shakespeare’s name is sometimes rendered in perfectly correct and acceptable Persian as Sheikh-Peer”, the ancient sage

 Not: Dileyen kitabın PDF’sini bu linke basarak okuyabilir.

Mammer KaddafiMısır’da ilk defa, 19. Yüzyılda gazeteci Faris el-Şidyak Shakespeare’in Arap olduğunu yazdı, Muammer Kaddafi de 1989 yılında Shakespeare’in Arap olduğunu ve asıl adının “Şeyh El-Zübeyir” olduğunu kürsüden bütün dünyaya ilan etti. O dönemde zaten kimliği hususunda kuşkular bulunan Shakespeare üzerinde Mısırda ve diğer ülkelerde birçok araştırma yapılmaya başlandı.

Hayatının büyük bir kısmını Shakespeare’i ve eserlerini incelemekle geçirmiş olan Dr. Martin Lings 2003 yılında Globe Tiyatrosu’nda yapılan “Shakespeare ve İslam” adlı toplantıda “Shakespeare Dr. Martin LingsMüslüman mıydı?” başlıklı bir bildiri yayınlayarak burada Shakespeare’in oyunlarındaki Sufi düşüncesinin izlerini araştırırken Kral Lear’daki Edgar’ın yolculuğunun, Sufilerin gerçeği arayışı yolculuğuyla aynı olduğunu, Lear’ın Cordelia ile konuşmasında da Sufi düşüncesinin yansımalarını göründüğünü belirtiyordu. Ayrıca “The Sacred Art of Shakespeare” (Shakespeare’in Kutsal Sanatı) adıyla kalem aldığı eserde Dr. Martin Lings; Shakespeare’in tasavvufa duyduğu hayranlıktan söz etmekle yetinmiyor, onun aynı zamanda bir Müslüman tarikatın felsefesine sıkı sıkıya bağlı olan “ruhânî bir çevre”nin üyesi olduğunu konferanslarında sıkça dile getiriyor.

Peter BrookPeter Brook “Evoking Shakespeare” de, Rusya’da karşılaştığı bir seyircinin ona Shakespeare’in Özbek olduğunu söylediğini, “Sheik“in Şeyh “Peer“in ise erdemli kişi (yani pîr) manasına geldiğini, dolayısıyla Shakespeare’in bir kod adı olduğunu ve kendisinin aslında bir gizli bir Müslüman olduğunu iddia ettiğini yazıyor.

Shaykh Hamza Yusuf, Zaytuna Institute

Amerika’daki ilk İslâmi Sosyal Bilimler Enstitüsü olan Zaytuna College’in kurucusu mühtedi Mark Hanson yeni adıyla Hamza Yusuf’da aynen Dr. Martin Lings gibi Shakespeare’in eserlerini incelediğinde dönemi itibariyle Müslümanlardan etkilendiğini ve bu tesirin hem Shakespeare’in ruh dünyasına hem de eserlerine yansıdığını dile getirmektedir.

Harold BloomMustafa ArmağanShakespeare: 17. yüzyılda bir sufi” başlıklı yazısından meşhur edebiyat tenkitçisi Harold Bloom’un şu sözlerini naklediyor: Bloom’a göre, “Shakespeare’in dünyası, kesinlikle mistik,
hatta tasavvufî bir kâinatla çepeçevre sarılıdır. Yani Shakespeare, bizzat bir Sufi olmasa bile, “büyük” trajedilerinde gündelik hayat ile yüce (aşkın) âlem arasında, Hıristiyan mistisizminde bulunmayan bir “hayâl âlemi” (imaginal realm) unsuruna yer vermektedir ki, bu, tastamam İbn Arabi ve Sühreverdî’nin (tabii diğer sufilerin de) sözünü ettikleri “Ceberût âlemi”ne tekabül etmektedir. (Tasavvufta içinde yaşadığımız cismanî âlem ile latif meleklerin yaşadığı Melekût âlemi arasında “nurânî akıllar ve temiz meleksi nefisler” bulunmaktadır ki, bunların Ceberût âleminde yaşadıkları kabul edilir.)”

Dr. Matthew Dimmock

Sussex Üniversitesi araştırma görevlisi Dr. Matthew Dimmock’da yukarıda zikrettiğim diğer şahıslar gibi Shakespeare’ın İslâmiyetten etkilendiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Without Islam there would be no Shakespeare” yani “İslâm olmasaydı Shakespeare de olmazdı” diyor ve bu tezini Shakespeare’in eserlerinden delil getirerek, konferanslarında anlatıyor.

Bütün bu naklettiklerimi bir kenara bırakalım ve asıl sualimi sorayım:

Shakespeare’in Müslüman olmasından veya olma ihtimalinden neden herkes bu kadar gerildi, meşhur bir şahsiyetin Müslüman olması neden insanların zoruna gidiyor? Veya şöyle soralım meşhur insanlara neden Müslümanlığı yakıştıramıyorlar?

Ya en basitinden Johann Wolfgang von Goethe veya Lev Tolstoy gibi dünyaca tanınmış şahsiyetlerin Müslüman oldukları artık şek ve şüphe getirmeyen hakikatlerdir. Bunda alınacak dalga geçilecek ne var? Hadi Kemalistleri ve aynı meşrepteki diğer zümreleri anlarım, Üstad onların putuna dokunduğu için Üstadın her sözüne muhalifler zaten ama bizim(!?) Müslüman cenaha ne demeli? Size ne oluyor!? Dâvaya ömrünü harcamış/harcamakta olan bir zât’a siz hangi yüzle “Üstad iyisin hoşsun da bu kadar da değil” ve bu minvalde burada zikredemeyeceğim edebe mugayir cümleler sarf ediyorsunuz? Bir Müslümana yakışan ifade tarzı bu mu olmalıydı!?

Üstadın güzel bir sözü var “Milletimizin çoğu ahlâken Müslüman değil” bu söz üzerinde çok iyi tefekkür etmeli…

Shakespeare mevzuuna gelecek olursam insanların kalbini Cenâb-ı Hak bilir lakin ortada Shakespeare’in Müslüman olduğuna dâir ciddi iddialar var bu durumda bir Müslüman olarak bizim diyebileceğim en güzel cümle –Shakespeare vefat edeli 400 yıl olmuşken- herhalde “İnşaallah Müslüman olarak vefaat etmiştir” duâ cümlesi olsa gerek…

Not: Yazımı öncelikle Kemalist cenahta bu hususla ilgili kalem oynatanlara ve Müslümanım deyip gavurla işbirliği içerisinde olanlara ithaf ettikten sonra bu zümreye ayrıca Üstadın kendisine sataşanlar için kullandığı şu ifadeyi hatırlatmak istiyorum “İstediğiniz kadar havlayın, Fino köpekleriyle işim yok benim!..

Nurullah Mısıroğlu

07.07.2016


Nurullah Mısıroğlu

Web Site – Facebook – Instagram – Twitter