KIBLESİ BATI OLANLARIN İCRAATI: HARF İNKILÂBI
Kasım ayı münasebetiyle Türkiye Cumhuriyetinde “Halk İçin, Halka Rağmen” mantığıyla yapılan Kemalist İnkılâblardan biri olan “Harf İnkılâbı”ndan bahsedeceğim.
Bundan tam 89 yıl evvel (1 Kasım 1928) İslâm harfleri yasaklanarak yerine Latin alfabesi kabul edildi. Kemalist İnkılâblar arasında içtimai hayata (toplum hayatına) en dehşet verici tahribi (zararı) Harf İnkılâbı vermiştir. Milletimize rağmen yapılan bu İnkılâba karşı hem Müslümanlardan hem de başka dinlere ve ırklara mensup kimselerden itirazlar gelmiş olsa da, “dediğim dedik” bir idâre altında olan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları bu köklü ve telafisi zor değişime maalesef engel olamadılar.
Fikir ve Uygulamada Harf İnkılâbı:
İslâm Harflerinden Lâtin Harflerine geçiş vetiresi resmi olarak 1 Kasım 1928 tarihinde başlamış olsa da M. Kemal Paşadaki bu İnkılâb fikri çok daha öncesine dayanmaktadır.
“Mustafa Kemal 1905 yılında henüz genç bir subayken Bulgar Türkoloğu Monolof’a‚ Batı medeniyetine girebilmemize engel olan yazıyı atarak, Latin kökünden bir alfabe seçmeli, kılık kıyafetimize kadar her şeyimizde Batılılara uymalıyız dediği bilinmektedir. Mazhar Müfit (Kansu)’in anlattığına göre, Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi öncesinde 7-8 Temmuz 1919 gecesi “Lâtin harflerinin kabul edileceğine” dair bilgi vermiş[1] ve bu da Mazhar Müfit tarafından not alınmıştır. Yine 1922 yılında Halide Edip’le yaptığı bir konuşmada böylesi bir değişikliğin sıkı tedbirlerle yapılmasını gerektiğini vurgulamıştır.”[2]
Haziran 1927’den itibaren başlayan Harf İnkılâbı çalışmalarını Falih Rıfkı Atay şu sözlerle anlatıyor: “Atatürk denemeden yılmayan ve denemenin ara sıra gülünç de olsa, bütün külfetlerine katlanan gözü pek bir devrimci idi. ‘Türkçe’nin öz gücü nedir, anlayalım’ dedi ve hepimizi hiçbir yabancı söz kullanmadan yazmaya ve konuşmaya davet etti. O günlerde beş on satır yazabilmek için yemek masası etrafında dört döndüğümü hatırlarım. Yunus Nadi daha kolayını bulmuştu: Osmanlıca yazıyor, içeride Tarama dergisinden öztürkçeye çevirtiyordu. Ertesi gün kendi yazdıklarını kendi anlamıyordu.”[3]
Yine aynı Falih Rıfkı bu İnkılâpla birlikte yaşanacak olanları şu sözlerle anlatıyor: “Bu bir dalgalanma ve bulanmadır. Türkçe yeni bir kadere doğru, çığrından çıkmıştır. Ve harekette, bu türlü başlangıçların bütün buhranları görülmektedir. … Başka dil inkilâplarında ne olmuşsa, bizde de olacaktı. Bunun çaresi yoktu. Bir hakikat varsa, o da Osmanlıcanın artık can çekişmekte olduğu idi.“ [4]
Bu dalgalanma ve bulanma gerçekten sadece okuma yazmayla kalmamış kelimelerin, mâna ve mefhumların da yok olmaya mahkûm edildiği bir hal aldı. Prof. Geoffrey Lewis, 4 Mart 1988’de Hürriyet Gazetesi’nde bu hususla ilgili şunları söylemiştir: “Osmanlıca’nın en billurlaştığı 19. Yüzyıl sonunda kelime hazinesi 120.000 idi. Günümüzün Standard sözlüklerinde 30–40 bin kelime ya var, ya yoktur. Türkçe fukara bir lisan oldu. Kavramlar kelimelerle ifade edilir. Kelimeler azalınca düşünce faaliyeti de zayıflar.“[5]
Bir gece yemek sofrasında otururken hadi biraz da dil devrimi yapalım şeklinde başlayan Harf İnkılâbının uygulama ve fikir teatisine solcu yazar Kemal Tahir şu sözlerle yüklenmiştir: “Köklü bir toplumun dili, bir avuç Batı devşirmesinin keyfince değişmez… Osmanlılar bizim kadar ahmak olsalardı, sadeleştirecek Türkçeyi zor bulurduk” [6].
Falih Rıfkı Atay, M. Kemal’in “Dili bir çıkmaza saplamışızdır. Bırakırlar mı dili bu çıkmazda? Hayır. Ama ben de işi başkalarına bırakamam. Çıkmazdan biz kurtaracağız.”[7] Ve ayrıca “İsmet Paşa’yı gördüm. Konuşamıyoruz, dilsiz kaldık…[8]” dediğini nakletmiştir. Yani, M. Kemal açıkça yanlış yaptığını, hatalı olduğunu itiraf etmiş olmasına rağmen Falih Rıfkı Atay’ın yukarıda naklettiğim tabiriyle “…denemeden yılmayan ve denemenin ara sıra gülünç de olsa, bütün külfetlerine katlanan…” bir şahsiyet olmuş olması sebebiyle hatasından dönmemiş hatta üstüne üstlük bu hatanın göze batmaması adına herkesi bu hataya sevk edecek bir hamle yaparak yani Cumhurbaşkanlığı Orkestra Şefi Zeki Bey’e bir Alfabe Marşı hazırlattırarak hatasını normalleştirmiştir.
Harf İnkılâbı’nın Gâyesi
Kemalist İdâreciler Harf İnkılâbının yapılma sebebini Türk teb’asına okuma-yazma kolaylığı sağlamak ve Ülkeyi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartmak olarak anlatmışlardır herkese. Hâlbuki M. Kemal’in yakınlarındakiler Harf İnkılâbının gâyesini çok daha faklı bir şekilde dile getirmektedirler.
Misal Yakup Kadri Karaosmanoğlu: “Biz Latin alfabesiyle Batı camiasına arka kapılardan değil, ön kapıdan girme imkânını bulabildik.” demektedir. Aynı şekilde İsmet İnönü’de “Harf İnkılâbı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa’yı tahrik eden sebeptir. Ama, harf inkılâbının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez arap kültüründen koptuk.”[9] İsmet İnönü’nün ifadelerindeki “ ‘Arap Kültürü’ sözünün aslı “İslâm Kültürü” dür. Araplar’ın İslâm’dan ayrı bir kültürleri yok ki!.. Tabii artık demokrasiye geçilmiş, halkın elinde rey silâhı var. Onun için İslâm değil de “Arap Kültürü” diyor.” [10]
Yazımın başında Türk ve Ecnebi vatandaşlardan Harf İnkılâbına karşı çıkanlar olmuştu demiştim. Harf İnkılâbının asıl gayesini karınca kararınca anlatmaya çalışan ecnebi yazarlardan biri Yahudi Yazar, Dilbilimci Prof. Avram Galanti’dir kendisi “Arabî Harfleri Terakkimize Mâni Değildir” adlı eseriyle İslâm Harflerini müdafaa etmiştir. Aynı şekilde günümüz Ermeni Yazarlarından Sevan Nişanyan da asıl gâyenin “Batı kültürünü benimsemekten çok, İslâm kültürünün entellektüel köklerini kurutmak”[11] olduğunu dile getirmiştir.
Büyük Millet Meclisine riyaset eden Kâzım Paşa bu değişikliğin bir inkılâptan daha büyük olduğunu kemali hulûsla itiraf ederek “bu bir kültürden diğer bir kültüre geçidi göstermektedir”[12] “Lâtin harflerini kabul edemeyiz”[13] demiştir.
M.Kemal göre ise “…devrimin çabuk uygulanmasına taraftardı. Devrimin tedricen uygulanması muhalefetin teşkilatlanmasına imkân verilebileceği gibi, harflerin benimsenmesini güçleştirirdi.”[14] “Kültürü Batılılaştırmak konusunda net bir tavır alan Cumhuriyet rejimi, bu uğurda tüm tepkileri göze alarak zorlamalara girişmeye ve bazı kesin kopuşları gerçekleştirmeye kararlıydı”[15] Buradaki Cumhuriyet rejiminden kasıt aslında Falih Rıfkı Atay’ın “Kemalizm, aslında büyük ve esaslı bir din reformudur.” Sözündeki Kemalizm ideolojisidir.
Yani “Yeni yazı bize yalnız yeni bir dili değil, yeni kafayı da yapmak fırsatını bahşetti diyen Falih Rıfkı, bu yeni kafanın hamuru ve mayasının inkılap münevverlerinin elindedir”[16] sözünden anlaşılacağı üzere bu hareket Türk milletini köklerinden, İslam’dan kopartmak ve haşa(!?) sıfırdan tek tip idarecilerin istediği tarzda bir yeni millet yaratmak hareketidir. Falih Rıfkı’nın bahsettiği tek tip adam modelini yetiştirmek adına “Millet Mektepleri Talimatnamesi, bildirilmişti. Buna göre; Bu okullar, eski yazıyı bilenlere olduğu gibi hiç okuma bilmeyenlere de yeni yazıyı öğretecek, kadın-erkek herkesi çatısı altında toplayacaktı.”[17] ve dersleri iştirak zorunlu idi. Hatta idârecilerin Halka baskısı o kadar acımasızdı ki “yeni harfleri öğrenmeyenler cahil kabul edilecek ve okuyup yazmayı bilmeyenlere ekmek yoktur” tarzında haberler ve tehditler yapılmıştır gazetelerden.
Latin Harfleri Propagandası
Türkiye’nin Harf İnkılabı hamlesi bilhassa Batı âlemindeki basında kendileri veya kendilerinden biri bir galibiyet kazanmışçasına -ki öyle- haberler yapıldı.
“New York Times, 30 Nisan 1928 tarihli sayısında Mustafa Kemal önderliğinde Batılılaşmakta olan Türkiye’nin yeni atılımlara hazırlandığını bildirirken; Türk çocukları ‘Elif’ ile başlayıp ‘Ye’ ile biten Arap Alfabesi yerine ‘A’ ile başlayıp ‘Z’ ile biten Latin alfabesini öğrenecekler”[18] demektedir
“Bir başka Amerikan gazetesinde ise‚ Türkiye Kültür Savaşı Veriyor‛ başlıklı yazıda şu ifade yer almaktadır: ‚Türk reformcuları, Türkiye’yi ortaçağların son kalıntısından da uzaklaştırıp tümden çağdaşlaştırmayı amaçlamaktadır.”[19]
“Bir Bulgar gazetesi harf devrimini överek ‚Türkçede bir atasözü var: Balık baştan kokar. O baş gitti balık artık kokmuyor‛ demektedir”[20]
Bizim basında da Harf İnkılâbı’na dair bir sürü haber çıktı lakin bizdekiler Latin harflerini direkt övmekten ziyade İslam harflerini kötülemek yoluna gidilerek Latin harflerinin ne kadar yüce, medeni harfler olduğunu anlatmak suretinden yapılmıştır. Yazılardan ziyâde bir sürü karikatür de çıkmıştır.
İslâm harflerinin kullanılışının son günü Cumhuriyet Gazetesinde çıkan bir karikatür (solda): Altındaki yazı da şu: “Bugün gömdüğümüz Arap harfleri İle yarın kullanacağımız Türk harfleri arasındaki fark, deve ile otomobil arasındaki fark kadar büyüktür, Arabistan’ın çöllerinden gelen deve iptidailiğin, geriliğin, betaetin remzi, Batı’dan aldığımız otomobil ise, terakkiniri, medeniyetin, sür’atin timsalidir. Deve o ağır, battal ve mütevekkil yürüyüşü ile bizleri senelerce çöllerde dalaştırdı, bir türlü medeniyet vebasına ulaştıramadı. Şimdi çöllerden yıldırım sür’ati ile geçen, her manayı kolayca aşan o medeniyet vasıtası bizi çabucak istediğimiz yere eriştirecektir. Deveyi çoktan bırakıp otomobile atlayarak bizi geride bırakmış olan milletlere artık sür’atle yetişeceğiz. Deve, fariza-i haccı ifa edenleri Kâbe’ye götürdü. Otomobil de terakki ve tealiye teşne olan milletimizi medeniyet kâbesine götürecektir.” [21]
Akbaba Mecmuası 1928 Ağustos’unda çıkartmış olduğu sayısında manşette (solda) “M. Kemal’in İslam harfleri üzerine basarken bir karikatürünü” kapağına taşımıştır. Bu kapağın alt yazısında da “31 Ağustos 1928 Zaferi !” yazılmıştır. Yani Kur’an-ı Kerîm’in yazılı olduğu ve bütün İslâm Âleminin kullandığı alfabe Yunanlılar gibi düşman addedilmiştir.
Yukarıdaki iktibaslardan, haberlerden ve karikatürlerde görüleceği diğer Kemalist İnkılaplarda olduğu gibi Harf İnkılâbı’nın da asıl hedefi binlerce yıllık mâzimizi, muasır medeniyetimizi yok edip, İslâm dünyasından medeniyeti, ilmi öğrenmiş olan Batı’nın bir mukallidi olmaktan başka bir şey değildir.
İkdam gazetesinin Harf İnkılabı münasebetiyle yayınladığı şu habere “Türk harflerinin nuru, Arap harflerinin mumunu söndürdü”[22] ve bu düşünceyi benimseyenlere Osmanlıcanın seçmeli ders olması, Osmanlıca okuyanların sayısının artmış olması bir cevap teşkil edecektir. Ne demiş büyükler “Yarasaların Hatırı İçin, Güneş Doğmaktan Vazgeçmez” bu böyle biline.
Nurullah Mısıroğlu
01.11.2017
Dipnotlar:
[1] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt I, Ankara 1966, s. 131.
[2] Halide Edib Adıvar: Türkün Ateşle İmtihanı, İstanbul 1962, s. 264.
[3] Falih Rıfkı Atay, Atatürk ve Özleştirme, Dünya Gazetesi, 17 Temmuz 1966.
[4] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pateş Yayınları, İstanbul 1984, sayfa 472
[5] 4 Mart 1988’de Hürriyet Gazetesi
[6] Kemal Tahir, 1; Notlar/Sanat Edebiyat 3, Dil Dosyası, İstanbul, Bağlam Yayınları, 1989, s. 297-298
[7] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pateş Yayınları, İstanbul 1984 sayfa 477
[8] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pateş Yayınları, İstanbul 1984 sayfa 479
[9] Anlatan: İsmet İnönü, Hazırlayan: Sabahattin Selek, Ulus Gazetesi, 15.04.1969.
[10] Kadir Mısıroğlu, Doğru Türkçe Rehberi Yâhud Bin Uydurma Ve Batı Menşe’li Kelimeyi Boykot, 7. Basım, Sebil Yayınevi, İstanbul 2015, s.62.
[11] Sevan Nişanyan, Yanlış Cumhuriyet, Kırmızı Yayıncılık, İstanbul 2008, sayfa 253.
[12] Charles Sherril, Gazi Mustafa Kemal Hz. Nezdinde Bir Yıl Elçilik, s. 80, Muallim Ahmet Halit Kitaphânesi, 1934 (terc: Ahmet Ekrem)
[13] Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 5 Mart 1923
[14] Dr. İlter Turan, Cumhuriyet Tarihimiz, s.90 İstanbul, 1969
[15] Murat Belge, “Kültür”. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.5. İstanbul, 1983, İletişim Yayınları.
[16] Milliyet, 11.11.1928.
[17] Sami N. Özerdim, Harf Devriminin Öyküsü, TDK s.31-32
[18] Bilal N. Şimşir, Amerikan Belgelerinde Türk Yazı Devrimi. Ankara, 1979, s. 108: TTK Yayınları.
[19] Bilal N. Şimşir, Amerikan Belgelerinde Türk Yazı Devrimi. Ankara, 1979, s. 113: TTK Yayınları.
[20] İkdam, 1.10.1928
[21] Kadir Mısıroğlu, İslâm Yazısı’na Dâir, Sebil Yayınevi, 5. Basım, İstanbul 2016, s. 57-58.
[22] İkdam, 23.9.1928
Nurullah Mısıroğlu